Questions: Ekin Sanac.

Interview for the music magazine Bant Dergi (Istanbul), July 2005. Originally conducted in English, translated by Ekin Sanac.


Interviews | Bant Dergi, 2005 (türkçe)

İlk tasarladığın albüm kapağı neydi?

Tarwater'ın 'Silur' albümünün kapağı. 1998 yazıydı.

Tasarımlar sırasında grup ya da sanatçıyla mı plak şirketiyle mi muhatap oluyorsun?

Bazen plak şirketi, bazen müzisyen, bazen de ikisiyle. Projeye göre değişiyor.

Tasarım sürecinde sık sık iletişimde oluyor musunuz, yoksa kendi kendine mi takılıyorsun?

Bu da projeye göre değişen bir durum. Mesela Bernadette la Hengst'in albümünün kapağı belirli bir konsept üzerine kuruluydu ve dolayısıyla onunla sık sık konuşuyorduk. Ayrıca tamamen eskizden başlamıştık projeye, müzik bile tamamlanmış değildi kapak ve içindeki haritayı yapmaya başladığımızda. Diğer kapaklarda genellikle kendi kendime çalıştım. Müzisyenlerin genellikle başlamadan önce ellerinde kullanmak istedikleri bir resim ya da fotoğraf oluyor zaten. Mesela Richard Davis'in "Details" albümü için yürüttüğümüz çalışma böyleydi. O yüzden de yakın bir temasa gerek yoktu. Genellikle müziği dinliyorum, resime bakıyorum ve o noktadan çalışmaya başlıyorum.

Yani farklı sanatçılarla (fotoğrafçı, illüstartör, vs...) ortak çalışmalar senin bağlantılarınla olmuyor mu?

Hayır. Genellikle grup ya da plak şirketi fotoğrafı ya da çizimi bana iletiyor. Hiç tanımıyorum bile o sanatçıları.

Müzik nasıl etkiliyor kapağı? Müziğin kendisi dışında, kapağı tasarlarken ne gibi doğrudan etkileşimler oluyor?

Bu her seferinde değişiyor. Her şey olabilir; müzik ya da isim, konsept ya da şarkı sözleri, hiçbiri ya da hepsi birden. Mesela Folie'nin "Eyepennies"inin kapağı neredeyse tamamen isimle ve albümün iki yaşında bir çocuğa ithaf edilmiş olmasıyla bağlantılı. Stefan'a 'eyepennies'in ne anlama geldiğini sorduğumda bana buna çok kafa yormamamı, esas önemli olanın bunu kızı için yapmış olduğunu ve ona ithaf ettiğini söylemişti. Ben de düşündüm ki 'eyepenny' küçük bir çocuğun dünyasında bir şey olmalıydı, tıpkı düğme gibi. Düğmeler 'penny' gibi ufak ve yuvarlak olurlar, hem de gözleri vardır. Bu yüzden kapağa düğmeler yerleştirdim. Bu durumda müzikle pek de ilgisi olmadı kapağın ama duruma da çok iyi uydu.

Senin plak koleksiyonuna merakın var mı?

Ben hiç bir şeyin koleksiyonunu yapmam. Bir şeylerden kurtulmak, onları toplamaktan daha mutlu ediyor beni. Tabii ki plaklarım var, ama koleksiyon olduklarını düşünmüyorum. Öyle bir şekilde yan yana yığıldılar sadece.

Mp3 alışkanlığı albüm kapaklarını biraz kenara itiyor mu sence?

Sanırım dijital müzik paylaşımı, alışınca işleri kolaylaştıran bir alışkanlık. Bana göre kapak tabii ki çok önemli ama birçok insan için de dijital dağıtımın avantajları albüm kapağını gölgede bırakabiliyor. Bence tasarımlar, iyi oldukları sürece, bir tehdit altında değiller.

"Keşke kapağını ben yapmış olsaydım" dediğin bir albüm var mı?

Çok fazla var, genellikle minimal/experimental/'new classics' tarzlarında. Çoğunun var olan kapakları da oldukça güzel zaten, o yüzden onlara müdahale etmek de istemem doğrusu. Mika Vainio'nun Atomit (Niels Bohr Remix) ep'si benim için tüm zamanların en favori plağı. Kapağı da bir o kadar kötü. O plağın kapağını ben ya da her hangi başka birinin yapmış olmasını çok isterdim mesela. Çünkü plak çok güzel fakat kapağını fazla abartılı ve itici buluyorum.

Eğitimin ne üzerineydi? Sence bu işin eğitimle bağlantısı var mı?

Kağıt üzerinde gerçek anlamda bir eğitimim yok. Çünkü okulu bırakıp çalışmaya başlamıştım. Sanırım eğitim olayı insandan insana değişiyor. Birçok iyi tasarımcı tasarım eğitimi almamış oluyor ve birçok tasarım öğrencisi mezun olduktan sonra alakasız işler yapıyor. O yüzden çok fazla bağ göremiyorum sanırım.

Çoğunlukla 'Kitty Yo' gibi küçük ve bağımsız plak şirketleriyle çalışıyorsun. Ne gibi farklar var büyük şirketler/müzisyenlerle çalışmakla küçük şirketler/müzisyenlerle çalışmak arasında?

İşin içinde ne kadar çok insan varsa, o kadar düzensiz bir ortam oluyor ve karar verecek insanın kim olduğu konusu karmaşıklaşınca her şey çok daha zor oluyor. Benim yaptığım çoğu çalışma Kitty Yo'dan bile küçük şirketler için oluyor. Ya da bağımsız müzisyen ve gruplarla çalışıyorum. Büyük müzisyenler derken, sanırım Maximilian Hecker en büyük müşterilerimden. O da zaten çok büyük olmadığı gibi, kesinlikle ego sahibi bir insan değil. Hatta tam tersi. Sanırım en sevdiğim müşterim o.

Şu an neler üzerinde çalışmaktasın?

İtalyan sanatçı Lorenza Lucchi Basili'nin fotoğraf kataloğunu hazırlıyorum. Aslında bitti sayılır, sanıyorum ve umuyorum sizin dergiyle eş zamanlı olarak matbaaya gidecek bu proje. Onun dışında 'Folie' ve 'Bernadette la Hengst' için flyer, poster gibi bir takım pazarlama işleri var. Bir de İtalya'da bir festivale bir enstellasyon gerçekleştirmek üzere çağrıldım. Ayrıca orada ufak bir konferans vermem de istendi, henüz tam olarak kesinleşmedi ama her şeyin yolunda gideceğini umuyorum.

Neler dinliyorsun bu aralar?

Şu an İsveç'de ufak bir adadayım ve sessizlikten büyük keyif aldığımı itiraf etmeliyim.